28 Ağustos 2010 Cumartesi

"SUÇ KİMDE..?"


"SUÇ KİMDE..?"
Ikilemler icinde olan bir aydin kesim var.
Hem "ben yanmazsam sen yanmazsan biz
yanmazsak" in altina imza atar. Hem "tek kelime edemez",
hem "tek kelime edenlere nacizane uyarida bulunur etmemesi konusunda" hem "tartismalara girer" ,
hem"tartismalardan kacar".
Hem, "Sen tartisma" der.
Hem "Cahillige kizar",
hem "cehalete care arayana kizar"..
Bir tuhaftirlar... Bu kesimin gercegi nedir?

Eger bir memlekette "bebekte üc bes tuur atarim" sarkisini günde 15 kere dinlemek zorunda kalmaktan hic bir sekilde kacis yoksa,
Itri`nin ve Dede Efendi`nin adi coktan unutulmussa,
Milyonlarca kaset satan Hakki Bulut,televizyonda, Beethoven`i BETON-MEN diye telafuz edecek kadar cahil ise,
Memlekette Ulvi Cemal Erkin diye dahiyane bir bestecinin yasamis oldugunu bilen kimse yoksa,
Asik Veysel ín adi sahte gösterisler icin kullanilmaktaysa,
Magazin medyasi gercek sanatcilari tek tek bertaraf ederse, ve asilsiz haberlerin bini bir para ise,
Suc kimde?
Söyleyin ! Suc kimde?
FAZIL SAY

11 Ağustos 2010 Çarşamba

***


Live - Genesis - Home By The Sea
Yükleyen BobbyOneKenoby. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

"Kendi bahçeni yarat ve kendi ruhunu kendin süsle."


"Kendi bahçeni yarat ve kendi ruhunu kendin süsle."
Bir süre sonra
Bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki
ince farkı öğrenirsin..
Ve aşkın yaşlanmak,
birlikte olmanın da güvende olmak
...anlamına gelmediğini öğrenirsin..
Ve öpücüklerin sözleşme,
ve hediyelerin de vaad olmadığını ögrenmeye
başlarsın..
Ve yenilgileri,
basın dik ve gozlerin acık kaşılamaya başlarsın..
Bir cocugun uzuntusuyle degil, bir yetiskinin
zerafeti ile,
ve herseyi bugunü düşünerek yapmayı da oğrenirsin..
Çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir..
Bir süre sonra
Guneş ışığının yakıcı oldugunu oöğrenirsin,
Eğer fazla maruz kalırsan..
Bu yuzden;
Baska birisinin sana cicek getirmesini beklemeden
Kendi bahçeni yarat ve kendi ruhunu kendin süsle.
Ve goreceksin ki dayanıklısın
Ve kuvvetlisin..
Ve değerlisin...

.


Ekleyen: İSTANBUL KÜLTÜR SANAT

-Neyzen Tevfik- Saba Taksim Tevfik, 24 Mart 1879 pazartesi günü Muğla'nın Bodrum ilçesinde dünyaya gelmiştir. Babası Hasan Fehmi Bey aslen Samsun-Bafra ilçesine bağlı Kolay Beldesindendir. Neyzen, babasının Bodrum'da sık sık uğradığı Tepecik cami yakınındaki kahveye gelen dervişlerin üflediği neye vurulur, ney üflemek ister. Ancak babası Hasan Fehmi Bey, yedi yaşındaki oğlunun öğrenim hayatını olumsuz etkiler düşüncesi ile buna izin vermez. Neyzen Tevfik'in şiire olan ilgisi de Bodrum'daki çocukluk yıllarına rastlar. Dönemin gezgin saz şairlerinden "Leylâ İle Mecnun", "Tahir İle Zühre", "Arzu İle Kamber", "Ferhat İle Şirin"... gibi halk hikâyeleri Neyzen’de şiire karşı olan ilginin başlangıcıdır. Onüç yaşındayken 1892'de, babasının "Urla Rüştiyesi"ne atanması üzerine, ailesiyle birlikte Urla'ya gider. Bir yıl sonra, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanışır ve ondan ney dersleri almaya başlar. 1893 de, ilk sar'a nöbetini geçirir. Aile büyükleri, bunu neyin etkileyici sesine bağlayarak onu bu tutkusundan vazgeçirmeye çalışırlar, bu arada okulu bırakmak zorunda kalır. Annesi ile İstanbul'a gider ve altı ay sonunda bir doktor hastalığını kontrol altına almayı başarır. Gerekli ilaçları verir ve "Neyzen'in üzerine gidilmemesini ve en çok hoşlandığı şeyleri yapmasına izin verilmesini" tavsiye eder. Ve öyle de olur. Öğrenimine ara verir ve neyi ile ilgilenmeye başlar."İzmir İdadisi"ne ( lise) başlayan Neyzen Tevfik’in sar'a nöbetleri yeniden başlar ve böylece okulu bırakır. Neyzen Tevfik, neyini koltuğunun altına sıkıştırdığı gibi İzmir Mevlevihanesi'nin yolunu tutar. O yılların İzmir'i sürgün yeridir. İstibdat (despotluk) yönetimi rahatsızlık duyduğu aydınları oraya gönderir. İzmir Mevlevihanesi de onların uğrak, dahası toplanma yeri gibidir. Neyzen Tevfik burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanışır. Onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri alır. Şair Eşref yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açacaktır. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898'de Muktebes dergisinde yayımlanır. Ondokuzundayken, 1898'de, babası medrese öğrenimi için, İstanbul'a gönderir onu. Fethiye Medresesi'ne yerleştirir. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı mevlevihanelerinde geçirir.Ziya Şakir, bir gün, Neyzen Tevfik'i konuşturur; tüm düşüncelerini öğrenir, ardından da ihbar eder. Daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrenen Neyzen, bir süre sonra serbest bırakılır. Ama artık mimlenmiştir ve hafiyeler peşindedir. Zarar veririm endişesi ile arkadaşlarından uzak durur, kendini Beyoğlu meyhanelerine atar. Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Mümin Baba'dan nasip alır. 1923'de Ankara'ya gider kardeşinin yanında 4-5 ay kalır. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazar. Cumhuriyet devrimlerine bağlı, onları savunan bir şairdir artık. Geçmişe, geçmişin kalıntılarına karşı acımasız bir savaşıma girişir.

8 Ağustos 2010 Pazar

4 Ağustos 2010 Çarşamba

FIKRA



Türk Polisi :))

Dünya Polis Teskilatlanmasi örgütü bir gün Alman, Fransiz ve Türk Polislerin
katildigi
bir yarisma düzenler. Buna göre ; ormana bir yaban tavsani
birakilacak ve en organize, en çabuk sekilde tavsani bulup görevlilere
teslim edecek teskilat büyük ödülün sahibi olacaktir. Bütün hazirliklar
tamamlandiginda yarisma baslar. Fizik gücü yüksek disiplinli polizeiler
ormana girerler, sagli sollu kosusturmacalar, degisik tuzaklarla birlikte
yakalanmasi hayli zor olan yaban tavsanini 5 dakikaya yakin bir sürede
görevlilere teslim ederler. Sira gelir Fransizlara. Kartezyen Fransizlar,
"Ulan ben bir yaban tavsani olsam nereye saklanirdim acaba?" diye düsünerek,
arayarak yaban tavsanini bulurlar, böylece 3 dakikalik bir zaman dilimi
içerisinde tavsani görevlilere teslim ederler. Türkler son yarismaci olarak
ormana dalarlar, bir curcuna olur ve ortaliktan kaybolurlar. yarim saat
olur, bir saat olur, iki saat olur hiçbir haber alinamaz. Yetkililer tam
dagilmaya hazirlaniyorken, Türk polisler çikagelir, yanlarinda
kelepçelenmis, agzi burnu kan içinde bir boz ayi da onlara eslik etmektedir.
yetkililer sorar:
- Hani kardesim yaban tavsani? Onca saattir neredeydiniz?
- (Polis boz ayiya dönerek):Konus ulan!
- (Boz ayi aglayarak):Ben bir küçük yaban tavsaniyim, ben bir küçük yaban
tavsaniyim..
.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

*****Kainatı kirletiyorum


Reklam klibi aşağıdaki linkten izlenebilir:
Kainatı kirletiyorum
Reklamcıyım. Evet, kainatı kirletiyorum. Ben size en pis şeyleri bile satan adamım. Asla sahip olamayacağınız o şeylerin hayalini kurduran... PhotoShop'ta rötuşlanmış kusursuz bir mutluluk. Kılı kırk yararak oluşturulmuş görüntüler, moda müzikler.

Zar zor biriktirdiğiniz paralarla, son kampanyada itelediğim rüyalarınızın arabasını satın almayı başardığınızda, ben onu çoktan demode etmiş olacağım. Ben üç model önde gidiyorum ve her zaman sizi hüsrana ugratmanın bir yolunu bulurum.
Glamour (cazibe); attığınız her adımda sizden biraz daha uzaklaşan o masal ülkesinin adıdır. Sizi yenilik bağımlısı yapıyorum. Yeniliğin avantajı, hiçbir zaman yeni kalmamasıdır. Her zaman bir öncekini eskitecek yeni bir yenilik bulunuyor.
Salyalarınızı akıtmak: Benim görevim bu. Benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez, çünkü mutlu insanlar tüketmezler.

Çektiğiniz acı, ticareti canlandırıyor. Bizim jargonumuzda buna "alışveriş sonrası düş kırıklığı" deniyor. Size acilen bir ürün gerekiyor; ama ona sahip olur olmaz bir başkasına gereksinim duyuyorsunuz... İhtiyaçlar meydana getirmek için kıskançlığı, acıyı, doyumsuzluğu körüklemek gerekiyor: İşte benim savaş gereçlerim bunlar. Hedefim ise sizsiniz...

Frederic Beigbeder

Reklam klibi aşağıdaki linkten izlenebilir: